Türkçe'de underneath

zf. altına, altında, altından, alt
Örnek cümleler
I found the key underneath the mat.
Anahtarı paspasın altında buldum.




Come on, there's got to be something underneath that sullen exterior.
Yapma, o somurtkan dış görünüşünün altında bir şeyler olmalı.




I hurt so underneath the sun. Is it my doing, this sharp ache?
-No, not yours...
-No, not yours...
Güneşin altında çok kalınca canım yandı. Bu şiddetli acı benim yüzümden mi?
-Hayır senin yüzünden değil....
-Hayır senin yüzünden değil....




Mary will stay dry underneath the umbrella.
Mary şemsiyenin altında ıslanmaz.




I hurt so underneath the sun. Is it my doing, this sharp ache?
-No, not yours...
-No, not yours...
Güneşin altında çok kalınca canım yandı. Bu şiddetli acı benim yüzümden mi?
-Hayır senin yüzünden değil....
-Hayır senin yüzünden değil....




Why don't you check out the Vietnamese refugees underneath the bakery?
Fırının altında gizlenene Vietnamlı mültecileri neden kontrol etmiyorsun?




I'm going to lay you down in the green grass underneath that big old oak tree and then carve our initials into its trunk.
O büyük, ihtiyar meşe ağacının dibinde çimlere uzanıp, gövdesine adlarımızın baş harflerini kazıyacağım.




The mouse ran underneath the bed.
Fare yatağın altına kaçtı.




The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.




There is a biscuit underneath the table.
Masanın altında bir bisküvi var.



